YAŞA BAĞLI MAKÜLA DEJENERESANSI (SARI NOKTA HASTALIĞI)
Sarı nokta hastalığı, Türkiye’de de, tüm dünyada olduğu gibi 50 yaş üzeri kişilerde en sık görme kaybı yaratan hastalıkların başında gelir.
Bu hastalık gözün arka kısmında yer alan sinir tabakasının sarı nokta olarak bilinen GÖRME MERKEZİNİ tutan bir hastalıktır. Bu bölgede meydana gelen hasar, hayati olumsuz yönde etkiler. Sarı nokta hastalığı olan kişiler, okuma, araba kullanma, kişilerin yüzlerini seçme, televizyon seyretme gibi günlük işleri yapmakta sorun yaşarlar. Örneğin; saate bakıldığında saatin dış kısmı, çevresi görülebildiği halde, saatin kendisi görülemez ve kaç olduğu anlaşılamaz. Çünkü orta alan görme bozulmuştur, merkez dışında kalan çevredeki alanlar ise etkilenmediğinden görülebilir.
Bununla birlikte, hastalığın ileri evresinde bile kişi tamamen körlük yaşamaz, merkezi görme dışındaki görüş alanı ile günlük hayatını idame ettirebilir.
SARI NOKTA HASTALIĞI NEDİR?
Gözün retina tabakası, dışarıdan gelen ışığı fark eden ve bunu beyne ileten, sinir hücrelerinden oluşmuş bir tabakadır. Gözü bir fotoğraf makinesine benzetecek olursak retina, makinenin içindeki film şerididir. Maküla bölgesi, bu tabakanın tam ortasında yer alır. Maküla bölgesinin de tam ortasında, ışığın odaklandığı ve yaklaşık iğne başı çapında fovea bölgesi bulunur. Fovea bölgesi, ya da halk arasındaki tabiriyle “sarı nokta”, retina tabakasının merkezi görme ve ayrıntılı görmeden sorumlu en önemli bölgesidir. Sarı nokta hastalığında kişi, şekillerde bozukluk ve görme kaybı yaşar.
Sarı nokta hastalığı kuru tip ve yaş tip olmak üzere ikiye ayrılır. Kuru tipte bu bölgede hücrelerde biriken artıklar sebebiyle belli oranda kayıp yaşanır. Yaş tipte ise, sarı noktanın hemen altında, tabakalar arasında istenmeyen damar tomurcukları oluşur. Oluşan bu damar tomurcuklarından çok kısa bir sürede sızıntı ve kanamalar oluşur ve görme kayıpları başlar.
Tüm sarı nokta hastalıklarının %80’i kuru tip olmasına rağmen, görme kayıplarının çoğunluğundan yaş tip sorumludur. Yani yaş tip daha az sıklıkla görülmesine rağmen daha fazla görme kaybına yol açar. Kuru tip olarak başlayan bir sarı nokta hastalığı, zamanla yaş tipe dönebilir. Bu yüzden düzenli kontroller şarttır.
SARI NOKTA HASTALIĞINDA DİĞER GÖZ ETKİLENİR Mİ?
Sarı nokta hastalığı her iki gözü de etkileyen bir hastalıktır. Ancak sıklıkla bir gözdeki durumu, diğerinden daha ağırdır.
Yaşa Bağlı Maküla Dejeneresansı (Sarı Nokta Hastalığı) İçin Risk Faktörleri
- Ailede sarı nokta hastalığı bulunması
- Sigara kullanımı
- Yüksek kol tansiyonu ve yüksek lipid-kolesterol
- Şişmanlık (obezite), sağlıksız beslenme
- İleri yaş grubu
- Açık renk gözlü olmak
- Güneş ışığına daha fazla maruz kalanlar
- Kadınlar erkeklere göre daha çok risk altındadırlar
SARI NOKTA HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Hastalık yaş tipe dönüştüğü takdirde, erken belirtiler düz çizgileri kırık, eğri veya yamuk görme ve görme miktarında azalmadır.
Çizgilerde bozukluk hissinin saptanabilmesi için, hastalara kendilerini zaman zaman test etmeleri için kare desenli basit bir kart verilir. Bu karta Amsler kartı denir. Hasta, yakın gözlüğünü takarak her bir gözünü tek tek kapayarak elindeki Amsler kartının orta noktasına bakar ve bu kartı oluşturan çizgilerde herhangi bir şekil bozukluğu olup olmadığını test eder. Yaş tip sarı nokta hastalığında düz çizgilerde bozulmayı bu sayede fark edebilir. Her zamankinden farklı bir görüntü fark edildiği takdirde, vakit kaybetmeden bir retina muayenesi olunmalıdır. Bu muayene haftada en az 2-3 kez yapılmalıdır.
SARI NOKTA HASTALIĞINDAN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALIDIR?
Her ne kadar kuru tipten yaş tipe geçişi önlemek tamamen mümkün olmasa da, yaşam tarzında ve beslenme tarzında birtakım değişiklikler hastalığın daha ciddi evrelere ilerleme riskini azaltmaktadır.
- Sigara içilmemeli
- Yeşil lifli meyve ve sebzeden zengin, haftada en az 1-2 kez balık içeren beslenme düzenine geçilmeli
- Trans yağlar içeren kızartma türü gıdalardan uzak durulmalı, zeytinyağı kullanımı artırılmalı
- Normal lipid- kolesterol ve kol tansiyonu değerlerine inilmeli
- Kilo kontrolü yapılmalı
- Egzersiz alışkanlığı kazanılmalı
- Ailede sarı nokta hastalığı ya da sayılan diğer risk faktörleri mevcut ise belirli aralıklarla düzenli göz-retina muayenesinden geçilmeli
- Güneş gözlüğü kullanılmalı (güneşin zararlı ışınlarından korunmak açısından)
Ayrıca, bu hastalıkla ilgili yapılan çok merkezli çalışmalarda, bazı anti-oksidan vitamin ve mineral içeren ilaçların kuru tipten yaş tipe geçiş riskini ve dolayısıyla görme kaybı riskini azalttığı kanıtlanmıştır. Omega 3, lutein, resveratrol, çinko, E vitamini bunlar arasında yer alır.
Vitamin / mineral kombinasyonlarını almadan önce mutlaka göz doktoruna danışmak gereklidir.
TEŞHİS VE TAKİPTE NELER YAPILMALIDIR?
Sarı nokta hastalığı, ister kuru tip, ister yaş tip olsun, düzenli takip gerektiren bir hastalıktır. Teşhis aşamasında ve takipte mutlaka göz anjiyosu (FFA- fundus floresein anjiografi) ve retina tomografisi (OCT- optik koherens tomografi) çekilmelidir.
SARI NOKTA HASTALARI NASIL GÖRÜR?
SARI NOKTA HASTALIĞI TEDAVİSİ
Sarı nokta hastalığı genel olarak geri dönüşü olmayan bir hastalıktır. Ancak ilerlemesi yavaşlatılabilir ve hatta bazı olgularda durdurulabilir.
Kuru tip için belirgin bir tedavi yöntemi yoktur; takip ve vitamin-mineral takviyesi önemli yer tutar. Çeşitli vitamin, mineral takviyeleri ve bazı antioksidan özelliğe sahip ilaçların (özel multivitamin preparatları) hastalığın gidişini yavaşlattığı bildirilmiştir. Bu ilaçların bir kısmı göz içine enjeksiyon tarzında, bir kısmı da ağızdan kullanılabilecek ilaçlardır.
Kuru tipten yaş tipe geçmiş sarı nokta hastalığı acil tedavi gerektiren bir durumdur. Yakın zamana kadar bu hastalıkta uygulanan tedaviler yüz güldürücü sonuçlar vermezken, bugün için gelişen teknolojiler ve yeni tedavi şekilleri ile son derece başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Yaş tip sarı nokta hastalığında tedavide amaç, hastalığa neden olan tabakalar arasındaki istenmeyen damar tomurcuklarının, sıvı sızıntılarının ve kanamaların kurutulmasıdır. Bunun için farklı tedavi seçenekleri mevcuttur.
LAZER TEDAVİSİ
Yaş tip sarı nokta hastalığında uygulanan en eski tedavi yöntemidir. Lazer tedavisi uygulanabilen durumlar bugün için sınırlıdır. Tüm yaş tip sarı nokta hastalarının yaklaşık %15’i standart lazer tedavisine müsaittir. Lazer tedavisi uygulanan hastalarda %50 oranında damar tomurcuğu yeniden aktive olabilmektedir.
FOTODİNAMİK TEDAVİ (SOĞUK LAZER) (PDT)
Anti-VEGF [göziçi enjeksiyon] ilaçlar yokken, sarı nokta hastalığının tedavisinde en sık kullanılan yöntemdi. Günümüzde ise, yaş sarı nokta hastalığının bazı tiplerinde anti-VEGF tedaviyle beraber nadiren kullanılabilen bir yöntemdir.
GÖZ İÇİ ENJEKSİYON TEDAVİLERİ ( DAMAR GELİŞİMİNİ ÖNLEYİCİ -ANTİ-VEGF TEDAVİ)
Yaş tip sarı nokta hastalığında en etkin görünen ve en son gelişen güncel tedavi yöntemidir.
Yaş tip sarı nokta hastalığında, gözün arka duvarını oluşturan tabakalar arasında oluşan istenmeyen damar tomurcuklarının gelişiminde o bölgeye etki eden damar büyüme faktörleri (VEGF) rol oynamaktadır. Anti-VEGF tedavi ile bu büyüme faktörleri etkisiz hale getirilmekte ve oluşan damar tomurcuğu ortadan kaldırılmakta, sızıntı ve kanama önlenmektedir.
Bu tedavide Bevacizumab (Avastin, Altuzan®), Ranibizumab (Lucentis®) Aflibercept (Eylea®) gibi ilaçlar, göze doğrudan enjekte edilmek suretiyle verilir.
Bu tedavi ile yaş tip sarı nokta hastalığında 1 yıllık sürede mevcut görmeyi koruyabilme oranı, %90’ın üzerindedir. Yine aynı sürede görme artışı sağlayabilme oranı %30’lar civarındadır. Görme kaybının önlenmesi ve hatta görme artışı sağlanabilmesi için, yapılan bu enjeksiyonlar tedavinin ilk başlarında ayda bir gibi sık aralıklarla tekrarlanır. Tedavi her hastaya göre değişiklik gösterebilir. Burada önemli olan hastaların tedaviye uyum sağlamaları ve düzenli kontrollere gelmeleridir.
Adana Retina Hekimleri

GÖZ SAĞLIĞI ve HASTALIKLARI UZMANI

GÖZ SAĞLIĞI ve HASTALIKLARI UZMANI